26 Eylül 2009 Cumartesi

Çocuklar gibi oynardı ellerim, gezerdi yaralı bedeninde.
O günlerdedir tanışmam hayatla.
-ki bilmem bir insan bir insandan mı öğrenir hayatı?-
Dillenmeye çalışırdı en uzak yörelerinde,
Hem unutur kendini hem de yabancı yaşardı gözlerinde.
Aşk derinliği itibariyle acıyı hak eder bilmezdim.
İşaret, rakam, atasözü kalmadı takip edilecek o günlerde,
Çocuklar gibi gezerdi bedeninde, oyun oynardı gözlerim.

Şimdi deniz basar bağrına beni dokundukça hayata.
Asılsız geçmiş nefesimde, bir ben bir o.
Boğulsam hissederim bir olduğumuzu ama boğulamam.
Yansam bilirim üzüldüğümü ama yanamam.
Bilsem belki pişman olurum ama bilemem hala.
Azalan bu ışık başka birine geçmiş olmalı heralde.

Zaman genişletiyor karanlığı, senin karanlığın ne alemde?
Beni göremiyor musun hala karanlığında?
Yastık yorgan mı hala beynin?
Soluksuz mu ciğerlerin?
Yoksun mu dokunuşların?
Gidişlerin dönüşlü mü yoksa kağıtların mı dolu?

Gerçek duramaz bu dizelerde.
Ben kullandım gördüğümü, süsledim yüzünde.
Oynadım hala oynuyorum üç kuruş bildiğimle ve hala yüzünde seyrediyorum hayatı.
Okşanıyorum seslerle, okşanıyorum ellerle.
Ve boyum uzamaya devam ediyor.

su olup akarsın kır çiçeklenir...


9 Eylül 2009 Çarşamba

iz


bu şehrin en işlek caddelerinden birine gizlendim. sizleri izledim, konuşmalarınızı dinledim. zaman sonra sizin bir iziniz oldum ve hapsoldum duvarlarınızda.

7 Eylül 2009 Pazartesi

sakın arkanıza dönmeyin ve lütfen yalnızlığımı çoğaltın.

yüzlerle yüzyüze gelmeden kendimi ve onları düşünmek hoşuma gidiyor.




odasından çıkamadı, gördüğü halde, gördüğü için.


bu dünyanın penceresi!
pazar takıntısı
eski köprüler yıkıldı, bir daha kurulmamak üzere...

bir pazar yürüyüşü....